• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/pages/Karsniya-KAPI-K%C3%96Y%C3%9C/387816791306924?fref=ts
  • https://twitter.com/karsniyali
    • 6. Acı Su ve Yayla Festivalinden
    • Kışlalarımız (Yaylalar)
    • Oktay AKPINAR'ın arşivinden
    • Yasak'dan
    • Panteb'dan
    • Sözü olan erlerin meydanı "Cami Kapısı"
    • Kürdevanın eteğinde "Karsniya Koyunları"
    • Muhtarımızın
    • Festivalimizden 2019
    • Karsniya'da Kış
    • Ertuğrul AKPINAR arşivinden
    • Cami Kapısı Sohpetlerinden
    • Şifa kaynağımız "ÇERMİK"
    • Camimiz
    • Alettebler
    • Karsniyaspor Antrenmanda
Köksal BAYRAKTAR
koksal@hotmail.fr
HEP DİK DURAN BİR KADIN
06/05/2012

                                                                

                 Gök mavisi gözleri ,uzun boyu,yılların  ve acıların  yüzüne derin kırışıklıklar oluştursada gençliğinde fidan boylu ve çok güzel bir kız olduğunu düşünmüşümdür hep.Ak pak,bembeyaz bir yüzü vardı.Öyle ince bir cildi vardıki yüzünde  biraz koyuca renkte toplar damarlarını,kırmızı renkte temiz kanın dolaştığı atar damarları görünürdü.Elinde  küçük abdest güğümü ile  evimizin önünden geçerek köy çeşmesine su almaya giderken görürdüm.Amaç belkide su getirmek değil  biraz   açık havaya   çıkmak ,efkar dağıtmak,sıkıntılarını  gidermek için bir şeyler yapmaktı.       Çok ağır dikkatli ama kararlı adımlarla ,yürürdü.Yılların ve zor yaşam koşullarının; üstelik genç yaşlarında dört  evledını kaybetmenin acısının omuzlarına tonlarca ağırlıkyüklemişte inadına  DİK DURUŞUNU bozmuyormuş hissini duyardım.Hep dik yürüyordu.Zamana ,acılara,yer çekimine inatla dik duruşunu bozmamıştı.Öylece yaşlanmıştı,Onu hep gözü yaşlı hatırlıyorum.Gözü yaşlı demek bile doğru değil,iki gözü iki çeşme.Bir  **OĞUL OĞUL** deyişi vardıki  inleme değil göğüs kafesi içinden  akkorlardan alev çıkacağını zannederdim.   ''Oğul ben  üç dağ gibi oğulu bir dünya güzeli kızımı kara toprağa verdim oğul.Ben taşmıydım kayamıydım oğul.Nasıl eriyip yok olmadımda dayandım oğul'' diyerek  ağlarken yaktığı ağıt  ve çıkardığı canhıraş seslerden acısının  yangına dönüştüğünü düşünürdüm .Kimse onu teselli edecek kelime bulamazdı.

                     Bu PEHLÜL dedemin hanımı PERUZ nenemdir.Feleğin çok acı sillesini yemiş.Yüreği yanık bir ana olduğunu  anlayacak kadar, hele evlat sahibi oduğumda onun acısını içinde hiç küllenememiş kor halinde kalmış  büyük acısının tamamını olmasada biraz olsun  anladığımı ama nasıl katlanabildiğini halen anlayamadığımı itiraf etmeliyim.

                     Büyük kızı Nezaket bibim  aşağı mahalleden Abdi  (Namı değer Deli Abdi) ile  evlendi.Oğlu Mustafa'nın  doğumundan kısa bir süre sonra öldü.Mustafa (Sonradan Muker köyüne göçen Mustafa  ) öksüz kaldı .Peruz nene  kızını genç yaşta kaybederek evlat acısını tattı.

                  O zamanlar doğum kontrolu ya da nüfus planlaması diye bir mesele yok.Kimine göre  leylekler getiriyor ,kimine  görede allah veriyor.Sonra çok çocuktan zaten sıkıntı olmazdı.Cenabı allah yarattığı kulunun rızkınıda verirdi.

               Peruz nenemin ikinci çocuğu Nevzat amcamdı.Babamdan ve cami kapısında bir sohbet sırasında Susamgil'in İdris amca dan  da  dinlemiştim.Çok güçlü kuvvetli babayiğit biri olduğunu.Cami kapısına   eşeğiyle getirdiği iki sepet  üzümü satmaya gelen adamla iddaya tutuşmuştu.Eşeği sepetiyle kucağına alıp meydandaki dibek taşının bir tarafından diğer tarafına geçirecek.Başarırsa  doyana kadar bedava  üzüm yiyecek.Başaramazsa üzümün ağırlığı kadar tahılı adama bedava verecekti.Sözünü tutar.Eşeği sepetleri ile kucakladığı gibi dibek taşının diğer tarafına zorlanmadan geçirir.Yeseydi  yükün yarısı nı belki bitirirdi ama oradaki büyükler  fukarayı  mahrum etmemesini isteyince sadece  bir okkalı salkım alarak kalan hakkından vaz geçer.

                Nevzat amcam  askerlik dönüşü evlenir.Dünya güzelide  bir kızı olur. O zamanlar çok çooook zor zamanlar.Ekmek  gerçekten aslanın ağzında.Kazanmak çok zor.Adam  gibi adamlar dik durur ,en zor koşullarda çalışır ,çilini çocuğunu namerde  muhtaç etmezdi

                 Ana geçim kaynağı ÇALBADARLIK tı.Hopa'ya  atla HARHAN    yoluyla gidilir.Oraya kadar gemi ile gelen Kars Ya da Ardahan'a gidecek devlet memurlarını eşyaları ile alır kira karşılığı görev yerlerine götürülür, tabii çalbadar çarıkları ile bu yolu yürüyerek almak zorunda.Bazı çalbadarların biraz fazla kazanma adına atının yiyeceği arpa heybesinide omuzunda taşıdığını babamdan duymuştum.Başka bir para kazanma  yolu tütün  kaçakçılığı.Babam anlatmıştı.Ardanuç köylerinde  kilosu 3 kuruşa alınan tütün Kars  köylerinde  kilosu 3 liradan satılarak para kazanılıyordu. Kazancı iyi olmasına rağmen  ölümüne riskli bir kaçakçılıktı.Kafile  8 veya 10 atlı birleşerek iki silahlı koruma eşliğinde yola gece  yolculuğu yapılıyordu.Jandarmayla karşılaşma halinde  ,iki kişi sipere yeterak  çatışmaya başlıyor.Jandarmada siperlenip ateşe başlıyor.Atları başka yoldan sürüp izlerini kaybettirince çatışanlarda karanlıktan istifade arazide kaybolup  kafileyle buluşuyor.Lozan anlaşması ile kabul edilen osmanlı borçları  tütünle ödeniyordu.1956 da borç bitsede  TEKEL idaresi ile aynı sıkı denetim devam etti.

                 Başka bir  kazanç ÇAKASAK  ticaretiydi.Kars,Ardahan,Göle taraflarında  taşıma aracı olarak dört tekerleği olan  FURGUN denen öküz Ya da  erkek camuşlarla çekilen bir araç vardı.

Bu araç meşe ,dişbudak ,karağaç gibi sağlam ağaçlardan yapılmalıydı.Bu FURGUN aracının ağaç aksamının adıdır  ÇAKASAK.Oralarda bu ağaç türleri olmayınca bizim yöreden götürülürdü.Bu da tütün kadar yasaklı ağır bir  kaçakçılık suçuydu.Çakasak taşımacılığıda yasaklı olarak gizliden taşınır, ve para kazanılırdı. Askerliğini  yapmış gelmiş.Evin yükünü omuzlayacak   gücü de var.Çakasak yükler vurur yola.Az gider,uz gider deretepe dümdüz gider.Birde döner bakar ki bir arpa boyu yol almış ancak. Daha gidilecek yolu var.Ama  atı güçten düşmüş. Gitmiyor.Yükünü götüremiyor.Eve eli boş dönmeyi de erkekliğine yediremez.Beygirin yükünü alır sırtına.Gideceği yere götürür.Ağır yük altında saatlerce terler, o terle yoluna devam eder.İnce bir hastalık gibi gücünü yavaş yavaş kaybeder ve sonunda da vefat eder.PERUZ nenem ikinci defa evlat acısıyla  canı yanar.Yanarda  el aleme ,dosta_düşmana karşı  DİKDURUŞU nu bozmaz.

                     Zaman her ateşi söndüremesede küllendirir.Eh bunada şükür  diyor  bağrına taş basıyor.Üç oğlu daha var.Faik,Yakup ve Yusuf amcalarım.Öylesi var ki bir evlata hasret;diyerek kendini teselli eder. Faik amcamda güçlü kuvvetli ve babayiğit bir delikanlı.Hatırlı, herkesin sevip saydığı bir  delikanlı.Askerliğini  yaparken  yazın izine gelmiş.Köyde armut ve pantaların iyi olgun zamanı.

                         Köyden Balvana'lara doğru giden yolun tarafında  lahana bostanlarımız var.Bostanların başında da  iki kocaman PANTA ağacı vardı.Soldaki Melek dedemlerle bize,sağdaki ise Ardahan'ın  sindizgom (yalnızçam beldesi) ne göçmüş  Rustem  dedemlerle  PEHLÜL dedemlere aitti.

                          Faik amca  Panta toplamak için çıktığı ağaçtan çeperlerin üzerine düşer.Oradan aldığı arıza nedeni ile bir türlü iflah olmaz.Vefat eder.PERUZ nenenin  ana yüreği bir defa daha yanar.

                         Eski evimiz Rezak amcaların mereklerinin bitişiğinde ,iki katlı klasik bir Karsniya eviydi,Balvanalar Ya da Deliağa tarafı ve Rezak amcaların  şimdiki harmanlarına denk düşen tarafı balkonla çevriliydi.Hele arka balkondan tüm Karsniya arazisi görülür,muhteşem bir manzarası vardı.

                       Arka balkonda oynuyordum.Hava müthiş fırtınalı.Yağmur sağnak halinde aniden bastırdı.KACIN BAYIR' ından hemen sel ler coştu.Sürüklediği taşlı topraklı suyun sesi bana kadar geliyor.Bazan oyle bir şimşek ve arkasından gök gürültüsü kopuyor ki eve koşup  Musa dedeme sarılıyorum. O beni teskin ediyor, sakinleştiriyor.

                     KACIN BAYIRI'ndan inen selin bedevrelere vuran iri damlaların gürültüsüne  şimşek ve gök gürültüsü karışarak hercümerç oluyor.Ben balkondan   seyrediyorum. O da ne  Altunalar 'da (Çiftlikler ve Barevan mevkisi arasında kalan bir mevkidir.)bir adam hızla koşuyor.Bizim tarlamızın üst tarafındaki kocaman ot yığınının kenarını kaldırıp  otların altına giriyor ıslanmamak için.Bütün dünyayı aydınlatan kocaman bir şimşek ağıyor adamın altına sığındığı ot yığınının  üstüne.Kesif ,kocaman bir duman dikildi gökyüzüne doğru.Evin her tarafını titreten müthiş bir gök gürlemesi kapladı ortalığı.Korkumdan yine eve kaçtım dedemin kucağına sığındım.Gördüklerimi dedeme anlattım.Dedemin rengi  değişti.

**Eyvah  Yusuf olmalı.Bu sabah Altunaları biçmeye gideceğini söylemişti yolda karşılaştığımızda.**  YUSUF amcamı yıldırım vurmuştu ve ben bunun canlı şahidiydim.60 yıla yakın zaman geçti.O an beynimde resmedilmiş,en ince detayına kadar  işlemişki ne zaman  öyle şiddetli doğa olayı ile karşılaşsam  o anı yeniden yaşarım.Yangın yerine dönmüş evlerini ,cenaze karapanda yıkanırken  gerilen cecimlerin arasından kömürleşmiş ayak tabanının resmide beynimin bir tarafında hep kayıtlı kalmıştır.

                    Hafızamda kalan  resmi; kısa ve spor olarak kesilmiş saçları,günlük traşlı   çok yakışıklı ve enerjik   her zaman güleryüzlü,  olduğudur.Komşumuz Sabit  amcaların (Nebi Usta'nın babası)harmanlarında büyük ablamın saçlarını keserken hatırlıyorum.

                    Peruz nenemin bağrı bir daha dağlanmıştı.Kendiside şaşıyordu bu kadar acıya nasıl dayandığına.Annemle  oturup  dertleştiklerinde   karşılıklı   göz pınarlarının nasıl sel olduğunu unutmam mümkün değil.Annemde  tek erkek kardeşi YAŞAR dayımı askerde kaybetmişti.Annem sessiz derinden derine inlerdi,Peruz nenem  göğüs kafesindeki acıyı volkanın kıraterini terketmesi gibi gürleterek **Oğul ben taşmıydım ,kayamıydım  da erimedimde dayanabildim bu acıya oğul ** diyerek dökerdi göz yaşlarını.

                                                  **********************

                    Evimizin önünde harmanda güneşleniyor ayaküstü sohbet ediyoruz.Mahallenin çoğu  orada.Karşıdan Peruz nenemin  dik dik yürüyerek  elinde ufak bir güğümle  ,yaşamın omuzlarına  yüklediği yükü  zoraki taşıyormuşçasına ağır ağır geli hep aynı vitesle geliyordu.Halil ağabey  (Namı değer Çolak Halil)Nüktesini yapıştırdı.       ****Yakup anana bak nasılda dik dik yürüyor. Yedikere maşallah.Koca arıyor bak sonra demedi deme sakın..***** Derken nenemin dik yürüyüşünü taklit ediyordu.Peruz nenenin duyabilmesi içinde yüksek sesle birkaç  defa tekrar etti. Herkeste bir tebessüm oldu ama kimse kahkaha atamadı.Nenem geldi harmanın kenarına kadar.    Nenem Halile baktı hafif tebessümle. ****Deli ** dedi.Halil  Bedenin  önündeki postu  harmanın kenarına sererek nenemi oturtu.Güğümünü aldı.Elini  biçok defa öptü başına koydu. Koşarak çeşmeden suyu doldurdu getirdi. ***Sen benim anamsın, nenemsin. O kadar üzgünsün ki, azıcık yüzünü güldürmek için şaka yapmak istedim.Kırdıysam affet beni.*** demesiyle biraz gülümser gibi oldu.Elini  **pahooo gülmek kiiiim ben kim **der gibi sallıyarak kalktı.Güğümünü eline aldı.Yoluna devam etti.Kimse laf etmiyordu.Ortalık sessizliğe bürünmüştü.Halil'in çok mahçup olduğunu düşünmüş olacakki  evine giden yolda son virajı  alırken bize doğru dönerek    tebessümle  Halil' e  ***Deli  ** dedi  **Deli zevzek .

 

                        Köksal Bayraktar –5 Mayıs 2012 

                                         Chavanoz

                        



2357 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Özür hk.     19/05/2012 16:02

Peruz Nenem hakkında yazdığım yazı hakkında ki özürüm hata yada yanlış bir şey yaptığımdan ,öyle bir şey düşünerek değil.Küllenmiş acıların üstünü bir daha açtığım içindi.
Köksal BAYRAKTAR

     13/05/2012 01:01

Merhaba Kösal; Ailemizin yaşadığı acıları hayat boyu zaman, zaman anımsamamız sizinde yazılı hale getirmeniz gerçeği asla değiştirmeyecektir. Buna karşın belki de okuyanlardan bazılarının hayata karşı bakış açılarında farklı bir etki yaratacaktır. Okuduğumuz bazı roman ve öykülerdeki trajedilerin böyle gerçek hayat hikayelerinden çıktığınının da bir göstergesi olabilir. Her şeye rağmen yazman yazmamandan daha yararlı olmuş olabilir. Selamlar.
Necat BAYRAKTAR

yorum     12/05/2012 21:50

Köksal Abi ben senin bu yazından gocunmadım.Senin iyi niyetini neyi paylaşmak istediğini biliyorum.Lütfen özürü geri çekiniz.Bizim yorumumuz sana değildir.Mutlaka biliyorsun.SELAMLAR
ayhan bayraktar

Özür     11/05/2012 22:50

Bu dönemde Türkiye'de herkes birşeylerle yüzleş mekten bahsediyordu.Bizim payımızada acılarımızla yüzleşmek düştü.Biraz küllenmiş acıların yeniden yaşanmasına neden olduğum için özür diliyorum.Yaşananların acı yada tatlı,güzel yada çirkin ne olursa olsungeleceknesillere aktarmanın bir görev olduğunu düşünüyorum sevgi ve selamlarımla
Köksal BAYRAKTAR

     11/05/2012 00:31

Bu yazı bizim ailemizin acılarla dolu kısa özgeçmişidir. Kardeşim Ayhan ailemizin duygularını çok etkili cümlelerle ve doğru olarak anlatmış. Acılara benim tanıklığım Ayhan''''''''a göre biraz daha fazladır. Acılar öyküde duygular Ayhan''''''''nın yorumunda... Başka söze gerek yok. Yazana da okuyanlara da selamlar. Necat BAYRAKTAR
Necat BAYRAKTAR

     07/05/2012 20:56

Bu yazı bizim yüreğimizin yarasını tazeledi.Ben çocukken evde sesli gülme olduğunda ikaz gelirdi.NE MUTLU CANINA NASIL GÜLÜYORSUN.Bu evde çıkan cenazeleri unuttunuz mu? ATEŞ DÜŞTÜĞÜ YERİ YAKAR.Bizler çocukken bile bu olayların etksinde büyüdük.Yorumum Duygusallık içerir. Diyecek fazla bir şey yok.Selamlaımı gönderiyorum.
ayhan bayraktar

Yazarın diğer yazıları

Derelerin Kardeşliği - 20/02/2017
Bütün dünyada nasıl halkların kardeşliği gerçekse, derelerin kardeşliği de o kadar gerçektir.
Arkadaşım,Dostum,Yoldaşım, O ve Ben -2- - 11/01/2017
İlkokulu bitirdik.Diplomalarımızı aldık.6yıllık Susuz ilköğretmen okulu imtihanlarına yazıldık.Birgün önceden Unushev'de kızkardeşlerinde misafir olduk.Adakkale'de bir okulda imtihana girdik.Rifat Zeki ve ben beraber aynı yerde imtihana girdi
Arkadaşım,Dostum,Yoldaşım O ve BEN - 14/12/2016
Onunla en eski anım yukarki yaylada olmuştu.Yaylamız yoktu.Mallarımızı Anneannem Zahide nenem sağıyordu..Yazın köy çok sıcak diye anam Nuro dayımla yaylaya gönderdi.Atla dayımın kucağında yaylaya vardığımda koşarak beni karşıladı.
KÖLELİK VE İSLAM - 21/01/2016
Okul yaşamı boyunca din dersleri okudu bizim kuşağımız.Genellikle esirgeyen,bağışlayan,sevgi dolu din-i islam içerikli konular öğrendik.
MENEMEN NE MENEM - 26/12/2015
930 yılı 23 aralık tarihinde 24 yaşındaki genç asteğmen KUBİLAY MENEMEN de
AYYAŞ!! - 11/12/2015
'Ayyaş' bir sigara yaktı, bir kadeh rakı koydu, hava sıcak, çarptı tabii.. Kalktı Muş ve Van’ı Ruslardan temizledi. Bir kadeh daha vapurda sanıyor kendini hoopp Samsun’a gitti kafa. Amasya’da Erzurum’da Sivas’ta kongreler.
KÖYÜME HASRET - 03/11/2015
Gel gör ,köyümün çok hoştur yazı . Pancarcı giderdi gelini ,kızı Şimdi yüreklerde kalmıştır sızı Kaldı bizim yaylalar Kutlu köyüne.
YAŞAMA BAKIŞ - 21/03/2015
Aştım koskoca daağları Geçtim ovaları
İSLAMOFOBİ VE DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ-1- - 04/02/2015
Charli Ebdo baskını ile Medeniyetler çatışması ve İSLAMOFOBİ yeniden ısıtılarak toplumun önüne servis edildi.Temcit pilavı gibi ısıt ısıt ye.Tabii yersen.
 Devamı
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi1
Bugün Toplam43
Toplam Ziyaret333027
Saat
Hava Durumu
AlışSatış
Dolar32.451532.5815
Euro34.684134.8231