Bu slogan Başbakan nereye gitse arkasında olan ve konuşmaları sırasında fanatik bir grup tarafından atılan bir slogandır. “dik durmak” nitelikli bir davranıştır. Ne var ki “ben ne yaparsam en iyisini yaparım. Dediğim dedik, çaldığım düdük” mealindeki davranışlar dik durmak değildir. Onun adı başka bir şeydir. O sloganın altında psikolojik sorunların olması çok muhtemeldir. Dik durmak, düşünmeyi gerektirir. Özür dilemeyi gerektirir. Yapılan eleştirilerin haklı olup olmadığını araştırmayı gerektirir. Nerede yanlış veya eksik yaptığını sorgulamayı gerektirir. AKP’NİN böyle yapmadığını gördük. Zaten yıllardır da görmekteyiz. Yanlışları hataları kabul etmek erdemdir. O erdemi gösteremeyenler ancak böyle davranışlarla kendilerini tedavi etmeye çalışırlar
Soma Katliamında başbakanın ve arkasındaki fanatik gurubun tutumları insanlık adına utanç vericidir. İlk fırsatta yaptıkları şey acıları paylaşmak olmadı. Bu büyük sorumluluktan nasıl daha ucuza kurtuluruz”. Davranışları göstermeye başladılar. Acıları paylaşmak için koşanları “fanatik” olarak değerlendirmeye çalıştılar kendilerince… Hal bu ki gerçek fanatizmin göbeğinde yer alan kendileri idi.
Acılara duyarlı olmak, acı çekenlerle o acıları paylaşmak için koşmak, onlarla el ele tutuşmak insana insan vicdanına özgü bir davranıştır. Böyle bir zamanda acı çekenlerin yanında olmazsak daha ne zaman olacağız?
İşte bu acıları sahiplenme davranışları AKP ‘lilerin hoşuna gitmedi. Çünkü oraya koşanlar kendi fanatikleri gibi partinin arkasına dizilmediler. Acıları paylaşmaya koştular. Onlar bu acıların sorumlularının aranmasını istediler. Sorumlulardan hesap sorulsun istediler. İşte bu yüzden “fanatik” olarak suçlamaya çalıştılar. Hesap sorulsun tavrı onların hiç mi hiç hoşuna gitmedi.
İşte bu nedenle bu duyarlı insanlara polislerin TOMALAR’LA biber gazları ile coplarla müdahale etmeleri yetmedi. Bizzat başbakan vatandaşı tokatladı. İşte bu yüzden müsteşarı kardeşini kaybetmiş, acıyı en büyük yerinden yaşayan ve polis tarafından yerdeyken işkence gören vatandaşı tekmeledi. Acıların en büyüğünü en derinini yaşayan vatandaşı tokatlayan, tekmeleyenlerin biz de acı duyduk demelerine inanmak mümkün mü? Gerçekleri sözlerden çok uygulamalar yansıtır. Bir zamanlar M. A. Ağca “Ben İsa’yım demişti. Bunların biz de üzülüyoruz demeleri böyle bir şey.
İnsanları ayrıştırmak, kendi safında yer almayanları düşmanlaştırmak onurlu bir davranış değildir. Kendi çıkarına kendi egemenliğine yönelik bir davranıştır. Böyle bir davranış türü de dik durmayı gerektirmez. Hak etmez.
Esas onurlu davranış, esas dik durmayı gerektiren davranış; bir başbakanın “Okyanusun orta yerinde gemi battı. Çok can kaybettik. O ölümlerde benim de eksiğim veya hatalarım olabilir diye;” Halkının önünde eğilip halktan özür dilemesidir. Böyle bir açıklama yaparak eğilmek “dik durmaktan” bin kat daha değerli değil mi? Bir apartman çöktü şu kadar can kaybettik diye halkın önünde eğilip, gözyaşı döken üst düzey bir yönetici bin kat daha onurlu değil mi?
Bütün bu olanlardan sonra; seçimler öncesinde üzerinde “başabakanlık” parayla satılmaz” ibareleri yer alan kömür çuvallarının Soma Kömür İşletmeleri ile AKP nin bir ilgisi yoktur. Denilebilir mi? Hükümet olarak biz “ 8 kere denetledik ama önlem alınmamış” demeleri ne kadar ciddiye alınabilir?
“Demokrasi bir tramvaydır, gittiğimiz yere kadar gider, orada ineriz.” “Şimdi fişleme sırası bizde.” / Recep Tayyip Erdoğan“ Evet demokrasi tramvayından indiler. eğer önceden binmişlerdiyse...Şu anda, diktatörlük tramvayında seyahat ediyorlar. Bundan sonra ancak bu uygulamalarla ne kadar kalabilirlerse o kadar kalacaklar.
Necat Bayraktar
Soma Katliamında başbakanın ve arkasındaki fanatik gurubun tutumları insanlık adına utanç vericidir. İlk fırsatta yaptıkları şey acıları paylaşmak olmadı. Bu büyük sorumluluktan nasıl daha ucuza kurtuluruz”. Davranışları göstermeye başladılar. Acıları paylaşmak için koşanları “fanatik” olarak değerlendirmeye çalıştılar kendilerince… Hal bu ki gerçek fanatizmin göbeğinde yer alan kendileri idi.
Acılara duyarlı olmak, acı çekenlerle o acıları paylaşmak için koşmak, onlarla el ele tutuşmak insana insan vicdanına özgü bir davranıştır. Böyle bir zamanda acı çekenlerin yanında olmazsak daha ne zaman olacağız?
İşte bu acıları sahiplenme davranışları AKP ‘lilerin hoşuna gitmedi. Çünkü oraya koşanlar kendi fanatikleri gibi partinin arkasına dizilmediler. Acıları paylaşmaya koştular. Onlar bu acıların sorumlularının aranmasını istediler. Sorumlulardan hesap sorulsun istediler. İşte bu yüzden “fanatik” olarak suçlamaya çalıştılar. Hesap sorulsun tavrı onların hiç mi hiç hoşuna gitmedi.
İşte bu nedenle bu duyarlı insanlara polislerin TOMALAR’LA biber gazları ile coplarla müdahale etmeleri yetmedi. Bizzat başbakan vatandaşı tokatladı. İşte bu yüzden müsteşarı kardeşini kaybetmiş, acıyı en büyük yerinden yaşayan ve polis tarafından yerdeyken işkence gören vatandaşı tekmeledi. Acıların en büyüğünü en derinini yaşayan vatandaşı tokatlayan, tekmeleyenlerin biz de acı duyduk demelerine inanmak mümkün mü? Gerçekleri sözlerden çok uygulamalar yansıtır. Bir zamanlar M. A. Ağca “Ben İsa’yım demişti. Bunların biz de üzülüyoruz demeleri böyle bir şey.
İnsanları ayrıştırmak, kendi safında yer almayanları düşmanlaştırmak onurlu bir davranış değildir. Kendi çıkarına kendi egemenliğine yönelik bir davranıştır. Böyle bir davranış türü de dik durmayı gerektirmez. Hak etmez.
Esas onurlu davranış, esas dik durmayı gerektiren davranış; bir başbakanın “Okyanusun orta yerinde gemi battı. Çok can kaybettik. O ölümlerde benim de eksiğim veya hatalarım olabilir diye;” Halkının önünde eğilip halktan özür dilemesidir. Böyle bir açıklama yaparak eğilmek “dik durmaktan” bin kat daha değerli değil mi? Bir apartman çöktü şu kadar can kaybettik diye halkın önünde eğilip, gözyaşı döken üst düzey bir yönetici bin kat daha onurlu değil mi?
Bütün bu olanlardan sonra; seçimler öncesinde üzerinde “başabakanlık” parayla satılmaz” ibareleri yer alan kömür çuvallarının Soma Kömür İşletmeleri ile AKP nin bir ilgisi yoktur. Denilebilir mi? Hükümet olarak biz “ 8 kere denetledik ama önlem alınmamış” demeleri ne kadar ciddiye alınabilir?
“Demokrasi bir tramvaydır, gittiğimiz yere kadar gider, orada ineriz.” “Şimdi fişleme sırası bizde.” / Recep Tayyip Erdoğan“ Evet demokrasi tramvayından indiler. eğer önceden binmişlerdiyse...Şu anda, diktatörlük tramvayında seyahat ediyorlar. Bundan sonra ancak bu uygulamalarla ne kadar kalabilirlerse o kadar kalacaklar.
Necat Bayraktar