• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/pages/Karsniya-KAPI-K%C3%96Y%C3%9C/387816791306924?fref=ts
  • https://twitter.com/karsniyali
    • 6. Acı Su ve Yayla Festivalinden
    • Kışlalarımız (Yaylalar)
    • Oktay AKPINAR'ın arşivinden
    • Yasak'dan
    • Panteb'dan
    • Sözü olan erlerin meydanı "Cami Kapısı"
    • Kürdevanın eteğinde "Karsniya Koyunları"
    • Muhtarımızın
    • Festivalimizden 2019
    • Karsniya'da Kış
    • Ertuğrul AKPINAR arşivinden
    • Cami Kapısı Sohpetlerinden
    • Şifa kaynağımız "ÇERMİK"
    • Camimiz
    • Alettebler
    • Karsniyaspor Antrenmanda
Köksal BAYRAKTAR
koksal@hotmail.fr
KARSNİYA'DA YAZIN VE FESTİVAL
02/11/2014
   Kaptan Kusto'nun belgesellerini çok beğeniyle izlemiştim.Somon balıkları   denizlerde okyanuslarda yaşıyor.Yılın belirli ayındada toplanıp  çok  uzun ve yorucu yolculuklardan sonra  doğup büyüdükleri alanlara gelip yumurtalarını bıraktıktan sonra da  ölüyorlardıNasıl ve niçin gelebildiklerine şaşırıyordum.Festivali gördükten sonra biraz  anladım gibime geliyor.
             Ekmek parasının ardından  koşarken kendimi ta Fransa'da buldumFransa'da  emeği ile geçinen insanlar  ekmek için değil   Birkaç dilim biftek  (Quelque tranche  de biftec)için  çalıştıklarını   ifade ettiklerini gördüm.
               Orada  kaldığım uzun yıllar içinde  hep Karsniya'lı oldum. Karsniya hep hayallerimi süsledi. Anladım ki benim vucudumun hamuru orada yoğrulmuş. Oranın florası ile hamurum mayalanmış  .Türkiye'ye gelebildiğim  zamanlarda  çoğu zamanımı orada  geçirdim.Çoğu mutluluklarımı yine orada yaşadım. Fransa'da daha rahat,daha iyi koşullarda  yaşamama rağmen köyümde daha mutlu olduğumu,vucudumun daha rahat olduğunu anladım.
                 Son köye  gelişimden  on yıl sonra  yeniden geliyordum. Değişen bir şey var mı  merak ediyordum. Ançkora'nın sırtına çıkınca , yıllardır gördüğümüz  hiçte hoşuma gitmiyen manzara  el değmemiş olarak karşımdaydı.Ziyaret ve devamında kac'ın boz potoro  bej renkte  bayırı parlayıverdi.Hep aya bile gitsem oradan bu boz potorodan  Karsniya'yı tanıyabilecekmişim gibi gelir bana.Sermiyasol'lar,Trialet'ler ağaçlandırılırken buralarında ağaçlandırılacağını çok umut etmiştim.Bazı öngörüsüz  kimselerce   engellendiğini  duyduğumda çok üzülmüştüm.Halende üzülürüm.Her yağmur yağışta ispantik ve Kacın bayırlarından tonlarca toprağı  ''kan leş götürüyor  deyiminin ifadesiyle''vatan  veya köy toprağı süprülerek denizlere taşınıyor.
                   Yollar  fena değildi.  Köye kadar her türlü koşullarada ulaşım sağlanacak  kadar iyileşmişti.Kışlaların yoluna sergi için kamyonlar çakıl taşıyorlardı.Kac ve Ziyaret'in  bayırının dışında  yeşillikler, bahçeler insanın yüzüne gülüyor.Ağırlıklı olarak elma ağaçları her kapıda birçok ve meyve dolu olarak gelenlere hoş geldin der gibi.
                     Köyümüzün muhtarı Sedat Kara,on parmağında ondan fazla hüner.Köymüzün  en unutulmayan ismi Şaban emminin oğlu.Her derde deva olmaya  ,her eksiği gidermeye  koşturan bir muhtar.Kışla yoluna sergi seriliyor.Çalışanların yemesi ,içmesi, her iş onun omuzlarında. Her yere yetişmeğe  uğraşıyor.Elektirik mi bozuk, su mu patlamış bir yerde,kaynak işi mi var,hastan mı var acil  yetiştirilecek, çürüyen  bir  kiriş yada  bir  bir kalas mı değişecek,yardımı ilk istenecek kimse o.
                     Köy bayağı kalabalıklaşmış.Gençler.,çocuklar  dolaşıyor köyün içinde.Camikapısında 
Köyde çocuk yok desek yanlış olmaz.Arasıra görülen  bir kaç çocuk yollarda oynamıyor.Dedesinin elinden yada nenesinin eteğine yapışmasından  diyar-ı gurbetten gelmiş, pekte bu köylü gibi durmayan  ,çekingen  çocuklar.
                     Köye gelen herkes evinin  göçen bir tarafını onarmak ,çürüyen bir  tahtasını değiştirmekle meşgul.Ortak  bir payda da  artık eski konforun  kimseye yetmemesi.Her evin bir tarafına yerleştirilen modern tuvalet,fayansla kaplı bir banyo ve yanında klozet konmuş,suyuda tuvaletlere alınmış olduğunu   yüzlük boruyla   ahırın ardına değil  kanalizasyona  verildiğini  anlayabiliyorsunuz.Köyün çöplerinin  hemen  bitişiğinden  geçen dere kenarına doğru  atılması  köye girişlerde çok çirkin bir manzara oluşturuyor.Eskiden ağpunluğa atılan artıklar  kısa zamanda dönüşüyordu ,modernizmin getirdiği atıklar yüzlerce yıl   kirlilik olarak kalacağını düşünürsek ,o çirkin  görüntülerin  büyüyerek devam edeceğini  bilmek ve çözüm bulmak zorundayız.
                      İlk defa festivale katılacağım için bayağı heyecanlıydım.Bir gün önceden  herkes gibi bizde aldığımız kuzuyu  kestik,festivale hazırladık.Sabahla beraber  arabasına binenler etraflarına nispet yaparak  herkes görüyor mu merakı içinde  geçerek  ,bir zamanlar  ziyaretin önündeki düz yoldan millet cami kapısından görsün diye at sürdüğümüz yerde  gaz vererek hızla arabalarla  geçiyor yeni kuşak.
                     Biz Atanur'un arabasıyla  malzemelerimizi göndererek eskiden olduğu gibi yayan yasak'tan  yürümeyi tercih ettik.Yaylaya kadar kah  çam sakızı topladık,Kah  anılar resmi geçidi yaşayarak musluğa  ve yaylaların göründüğü çermik yoluna çıktık.Kışlalar şenlenmiş.Eski şenlikten   çok değişken.Saydık .16 altı yayla yapılmış, iki yayla inşaat halinde.Susamgil'in yayla  yerinin önündeki düzlükte çeşme  ve önünde parlak metalden iki aşamalı yalak.Eski pınarların ağaç oluktan akan suyuna  gem vurulmuş metal bir muslukla.Yaylaların çoğu daha modern denebilir.Yine iki katlı altı ahır üstü yayla.Her yaylanın  önünde  kuzular,,inekler,danalar yerine bir yada bir kaç  (yeni yada  modelli)arabalar park etmiş.Gezinen insanlar  ne şaşortlara benziyor,nede  gençler nenelerin morbetlerine. Yaylamızın yerinde  harabelerinin ayıbını örtmeye çalışırmış gibi boy atmış  çinçarlar beni hüzünlendirdi. Geçmişe  döndüm
                Bir kurban bayramı ilkbaharın  kışlalık dönemine denk gelmişti.Annemin elini öpmek için kışlaya geliyorduk.Yine bugünkü gibi  çam sakızını köknar ağaçlarından toplayarak geliyorduk.Musluğun pınarından eğilerek kana kana su içtik.Üstü dallarla  ötülü,önü   kalas parçası ile yükseltilmiş  bir pınardı.İki diz üstüne  çökülür, eller pınarın  iki tarafına  destek verilere eğilinir,eğer şapka varsa tereği  namazda olduğu gibi geriye çevrilerek  ağız su yüzeyine temasla  su içilirdi.Musluğun suyu berrak olmadan çok hafif gri-mavimsi,yada  mevlitlerde ikram edilen şeker şerbeti renginde  idi.Suyu yuttuktan sonrada ağızda  çam kokusu ve şeker şerbeti tadını hep damağımda hissederdim.Musluğun  pınarı perişan adilmiş.Düzlüğe getirilerek çeşme yapılmış.Başına da naylon bir bardak konmuş.Doğrusu  musluğun suyundan içme tadını ve  mutluluğunu tadamadım.Kamil dedenin  uzun bir ağaç oluktan akan  pınarınıda modernleştirme adına aynı akıbete uğratmışlar.Yazık etmişler diye düşündüm.
                Kışlaya doğru yönelmiştik ki annemin   '''Vuy çocuklarım.Ben kurban olurum size'' çığlığı ile solumuzdaki  ağaçlığın içinde  bizi gören anneme doğru yöneldik.
               Annem.Katışıksız,hormonsuz safi saf ana.Geleceğimizi biliyordu. O da bizim gibi bayramlık yeni elbiselerini giymişti. Arkasında  çok  kalabalık kırmaları olan   mor renkte kalın keten kumaştan etekliği  ve üstünden  yeni dışarlık kuşağını bayram için  bağlamıştı.Siyah  keten kumaştan peştemali de eteği kadar çok kırmalardan oluşuyor,beline   elle renkli ipliklerle geometrik süsler yapılarak örülmüş  kuşak bağı,  kuşağın üzerinden bir kaç defa bele dolandıktan sonra arkada düğüm atılıp  kalan fazlalık ucundaki püsküllerle  kuşağının üstünde  esen rüzgarla salınarak  güzel görüntü oluşturuyardu.Üst tarafında siyah (geleneksel  herkes için)koçik  ön tarafı kopçalarla çok sıkı sıkıya düğmelenmiş, göğsünün  açık kalan yarısını  beyaz üzerinde  renkli  küçük benekleri(çinskalalı)olan iç gömleği arta kalan kısımları kapatıyordu. Başında  nenelerin genellikle  aynı renkte giydikleri  mor renkta  gometrik çizgilerle süslenmiş şalı vardı ki  aynı  şalın  siyah beyazından  olanına kürtler PUŞİ diyorlar.
                Annem   peştemalinin  etekte kalan iki ucunu bir eliyle yukarı toplayarak oluşturduğu torbaya  kuru  orman yosunu topluyordu. Peştemalinin iki ucunu yukarı kıvırınca  kalın pamuklu  ,üzernde kocaman çiçekleri olan divitin tumanı dizlerine kadar görünüyordu.Bize doğru geldi. Bayramlaşmak için  elini öptüğümüz kafi gelmedi  sarılmak için elini bırakması ile bütün topladığı yosunlar yere saçıldı.Umurunda değildi. Bizi  yeterince sıkarak kucaklıyor bir taraftanda  bizi ona veren  allahına şükrederken  göz pınarlarının musluklarını açıvermişti..Çocuklarının hepsini  doyasıya öpüp sarıldıktan sonra  babamın eline eğilerek öpüp  saygıyla başına koyması halen gözümün önünde.Yosunlara ne yapacağını  sorduğumuzda ''Sabah sütünü   makinaya vurmadım.Siz içesiniz diye sakladım. Bugün hava rüzgarlı.Isıtırken  yaylanın aralıklarından rüzgarla gelen çisülar  (kuru yaprak ve ot kırıntıları)
sütünüze dökülmesin diye  aralıkları tutacaktım.Acela etmeğe çalıştım ama yetiştiremedim.''
                Çermuk tarafından gelen çakıl taşıyan   çakıl kamyonunun   korna çalması ile  hayallerimden  uyandım.
                 Herkes  kendi yaylasının yerine yerleşmiş.Biz birgün önce yayla yerimizin bedenine  baraka kurduk.Yayla komşımuz Ayhan kızı ve Nadiye ile geldiler.Hal hatır ettik.Ayhan ustalığını konuşturdu . Üçtane cirk ucu bulmuş yasakta  .Yanıbaşımızda yere çakıp  üstüne de  bir bez bağladı.Çaktığı kazıklar devrilmesin diyede  kazığın birini masanın bacağına sağlamca bağladı.İnşaatı (!)  ve tekniği üzerine şakalaştık , gülüştük epey zaman.
                     Festival istiklal marşı ile açıldı.Dernek  temsilcileri ,muhtar  konuşmalarını yaptı.Necat bayraktarın çok güzel köyü anlatan şiirini okudu Öner hoca. Halaylar horonlar oynandı.Herkesin yüzü gülüyodu.Herkesin burada mutlu olduğunu  vucüt dillerinden  okunuyordu.Herkesin tenceresinde   et kaynıyor yada  yaylanı önünde  ÇAĞ döner çevriliyordu.Gece eğlencelerinde meydana dikilen  uzun bir ağaca  bağlanan  iki lamba  alanı çok iyi aydınlatıyordu.Biçok alan ve yaylalarda epeyce güçlü bir elektrojen   makinasından üretilen elektirikle aydınlatılıyordu.Çok güzel sevgi ve saygı dolu   eğlenceli  anlar yaşadık.Böyle bir   oluşuma öncülük ettikleri için  KARSNİYA-DER görevlileri  teşekürü fazlasıyla hak ediyorlar.
                       Kışlaların yeni işlevinin    hayvancılık değil şimdiki işleviyle  yılda bir kere festival yaylası olduğunu,festival alanı  içinde bulunan yayla yerlerinin başka yerlere yerleşmesi gerektiğini tartışmaya açtım. Ama hiç kimse razı değil.Herkes eski yaylasının  yerine sahip çıkyor.Bİraz sağa yada sola kaydırmak bile istemiyor.Bir ara  geç gelmiş bir köylümüzün  yayla yerinde oynanan halay çemberini yana kaydırarak çadır kurmağa çalıştığınıda gördüm.
                       Oluşan alanın daraltılmaması ve mümkün olduğunca  geniş olması  gerek. Bu alan içinde eski yayla yeri olanların  iyi düşünerek  başka bir alanda yurt edinmeleri düşünülmeli.
                       Kışlaların  eski  ve yeni görüntüsü,işlevi  ,görüntüsü bile büyük oranda değişmiş.Eskiden  mal ,davar,kuzu dana dolu olurdu ortalık,Şimdi arbalar var sadece.Eskiden  üretim alanıydı,şimdi sadece tüketim.Eskiden çok ilkeldi yaylalar.Şimdi  göreceli olarak modern.Her yaylanın içinde suyu ve tuvaleti,tuvaletinde  bile suyu bağlanmış durumda.Bu modernliği düşünceye yansıtmak ve yaylanın yeni işlevine göre (FESTİVAL YAYLASI)şekillenmesinde herkesin duygusal değil akılcı yaklaşması benim  düşüncemdir.
                    Festival bitti.  Seneye  projeler konuşulur oldu.Biraz  kuşburnu topladık Hanımlar marmelat yaptılar.Eziyeti  çok olsada  yemesi çok hoş. Derken   kurban bayramı da geldi çattı. 

                  Herkes  kurbanlığını aldı. Bayrama hazırlandı. Uzun yıllardan sonra  ilk defa yeniden  köyde bir bayram geçirecektim.Bayramdan sonra herkesle sarılıp öpüşecek kadar samimi bir bayramlaşma ,hal hatır etme olayını yaşayacaktım. Belkide   allı-yeşilli giyinmiş çocuklar ellerinde şiş ler  kurban eti ve bayram şekeri toplarlar diyede hayal etmiştim.
                  Bayram sabahı camiye gittik  Atanur'la.Epeyce cemaat vardı.Bizde saf tutuk  .Hoca efendi önde  dini bilgiler veriyor. Başlangıç olarak    **Sayın cemaat  camide siyaset yasaktır aslında. Ben buna   karşıyım.Siyasette konuşabilmeliyiz** demesiyle  ''Buyurun hocam  açın mevzuyu tartışalım   diyecektim ki   Atanur'a gözüm ilişti.Sakın haaa. Der gibi bir hali vardıki lafım  dilimin ucunda kaldı.Bir şey diyemedim. ''Alal allah düşünce  ve düşünce özgürlüğ anlayışımız  bu kadar  sığ mıydı?Hala o eski çayırda mıyız? Diye düşünürken  ikinci hamle geldi  genç hoca efendiden. ** Arkadaşlar,bizim başımızda ki çobanımız yabancılardır. Ben buna karşıyım. Çobanımız  hiç olmazsa bizden olmalı.''Şok olmuştum.Başımızdaki çoban ,biz sürüyüz diyor adam.Sürü; çokça koyun topluluğuna  denir.Koyunlar havanlar sınıfına girer.Özelliği ya önündeki koyunu takip eder çoğu kere,yada  çobanının güdümünde ,onun istediği yere  sürülür. Gazeteden okumuştum.Güney doğuda  ayağı kayıp bir koyunun yardan yuvarlanmasıyla  onlarca koyun  arkasından şuursuzca atlamış ve  telef  olmuştu.
                  Etrafıma bakındım.İtiraz eden yoktu.Herkes huşu içinde dinliyor.Kimileri  tatlı bir rehavetle salınıyordu bile.Atanur'un gözü bende.Sakın ha demeye getiriyor jest ve mimikleriyle.Ağzınıda  oynatarak  sesini çıkarmadan birşeyler demeye çalışıyordu.Kim ne düşünürse düşünsün. Ben ne sürünün bir ferdi,nede koyun(hayvan) olmayı kabul edemezdim.
Hareketlendim.   **Afedersiniz hoca efendi. Cemaati sürü gözüyle gördükten sonra  onları güden çobanın ,yerli yada yabancı olmasının önemi olur mu?
                  Cemaatın bana bakışları haylı farklılaşmaı olduğunu farkettim.Hoca birşeyler anlatmağa çalıştı ama , ben sorumun cevabı olarak  hiç bir şeyler anlamadım.Sorunun  cevabı,belkide alışılmamış ,beklenmedik  bir  sorgulamada  laga lugayla geçiştirdi.Üstüne gitmedim.Namaz sonunda  geleneksel  biçimiyle bayramlaştık. Herkes dağıldı.Bizde eve yöneldik.
                  Bir süre  sonra  aşağı mahallede ablamla bayramlaşmak için  topluca yola çıktık.Susamgil  topluca  harmanda  oturuyorlardı. Oraya bizde gittik.Bayramlaştık.Hal hatır sorduk. İkram,Hacı Muzaffer eş ve çocukları hep ordaydı .Şakalaştık hoş sohbetler ettik.Müsade  istiyerek yolumuza devam ettik.Mustafa  amcanın oğulları   Alim ağabey ,Selim ve eşi kapıda kazan kurmuşlar kavurma kaynatıyorlar.Bayramlaştık.Şakalaştık,hal hatır ettik. Aşağı mahallenin çeşme başındayız. Selim  sesini yükselterek bana   doğru
                       -Hoca senin dediğini ben senden çok bilirim.
        Ben        -  Selim sen neyi benden çok bilirsin? Olabilir.Ben seninle herhangi bir konuda tartışmadım.Neden icap etti?Ve neyi  kastettiğini,açık açık söylersen anlarım  belki.
               Selim: İşte senin dediğin şeyi.Ben senden   daha çok bilirim. Haydi git yoluna.
                Aynı cümleleri defalarca tekrarladık.Onun neyi benden çok bildiğini, yada Benim ne dediğimi,neyi kastettiğinide   kendi  dilinden anlayamadım.Ama bakışları  hiç dostça olmadığını  ,gördüm.Diyalog kuramadan   sağır ve dilsiz konuşmanın gereksizliğ kanaatım oluştuğu için oradan ayrıldım.
                Karsniya'da cami kapısı diye diye milletin dilinde tüy bitmiş.Cami kapısı  kültürü  sizlere ömür.Orada artık birbirimizin dilinden de anlıyamıyoruz.Tartışamıyoruz. Ancak  ''HAYDE HOCA DE GET YOLUNA    diyebiliyoruz
                 Camide   sürülüğü reddetmemden kıgınlaştığını zannediyorum.Doğrusunu anlayan yada tahmin eden varsa    izah ederse  memnun olurum.
                 Haa.Bir  mevzuyu da   burada   not düşmeliyim.Herkes bağ bahçe yapmış.Çok ta güzel olmuş.Herkes biliyor bizim deredeki  pantaları.Biz gidemediğimizde oradaki komşular toplayıp yiyorlardı.Helali hoş olsun.Bu sene iki panta da  meyve vardı. Bir akşam ayı  çıkmış ağaca birkaç dal kırıp  biraz yemiş ,bizede  bırakmıştı.Biz evde olmadığımız zamanda birileri iki pantayıda öyle dökmüş ve toplamışlarki yemeğe birkaç tane bile bırakmamışlar.Her kim  yaptıysa ben hkkımı helal etmiyorum. Ahrete inanıyorsa o köylümüz açık açık haberi olsun.

                                                  Köksal Bayraktar
                                          .30    Ekim 2014   Karsniya.



1681 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Yorum hakkında     01/12/2014 10:29

İlgin ve yorumun için teşekkür ederim.Amacım değişğik lki zaman kesitinde duygularımı vermeninn yanında karşılaştırma ve geleceğe kaynak aktarma ve iz bırakma.Böyle olunca biraz ölçü kaçıyor.Profesyonel bir yazar olmadığım için sayın okuyucuların hoş göreceklerini umuyorum.
Köksal BAYRAKTAR

Köşe Yazısı     17/11/2014 20:44

Köksal hafızan güçlüdür. Özellikle Yerel hayatı geçmişi, unutmuyor. en ince ayrıntısına kadar anımsıyorsun. Anlatım tarzında yerel özelliğini kaybetmemiş. Bence yazmaya devam et. Benim yazılarımla ilgilenen bir dostum. "Yerel olan temeldir" diyor. Fakat yazıların çoğunda bir köşe yazısı kapasitesini aşıyorsun. Örneğin bu yazın tam iki köşe yazısı kapasitesinde. Üstelik Konuda iki. "Kurban Bayramı "bölümünü başka bir başlıkta ele almalıydın . Okuyucunun gözünü korkutmazdı. Selamlar.
Necat BAYRAKTAR

Yazarın diğer yazıları

Derelerin Kardeşliği - 20/02/2017
Bütün dünyada nasıl halkların kardeşliği gerçekse, derelerin kardeşliği de o kadar gerçektir.
Arkadaşım,Dostum,Yoldaşım, O ve Ben -2- - 11/01/2017
İlkokulu bitirdik.Diplomalarımızı aldık.6yıllık Susuz ilköğretmen okulu imtihanlarına yazıldık.Birgün önceden Unushev'de kızkardeşlerinde misafir olduk.Adakkale'de bir okulda imtihana girdik.Rifat Zeki ve ben beraber aynı yerde imtihana girdi
Arkadaşım,Dostum,Yoldaşım O ve BEN - 14/12/2016
Onunla en eski anım yukarki yaylada olmuştu.Yaylamız yoktu.Mallarımızı Anneannem Zahide nenem sağıyordu..Yazın köy çok sıcak diye anam Nuro dayımla yaylaya gönderdi.Atla dayımın kucağında yaylaya vardığımda koşarak beni karşıladı.
KÖLELİK VE İSLAM - 21/01/2016
Okul yaşamı boyunca din dersleri okudu bizim kuşağımız.Genellikle esirgeyen,bağışlayan,sevgi dolu din-i islam içerikli konular öğrendik.
MENEMEN NE MENEM - 26/12/2015
930 yılı 23 aralık tarihinde 24 yaşındaki genç asteğmen KUBİLAY MENEMEN de
AYYAŞ!! - 11/12/2015
'Ayyaş' bir sigara yaktı, bir kadeh rakı koydu, hava sıcak, çarptı tabii.. Kalktı Muş ve Van’ı Ruslardan temizledi. Bir kadeh daha vapurda sanıyor kendini hoopp Samsun’a gitti kafa. Amasya’da Erzurum’da Sivas’ta kongreler.
KÖYÜME HASRET - 03/11/2015
Gel gör ,köyümün çok hoştur yazı . Pancarcı giderdi gelini ,kızı Şimdi yüreklerde kalmıştır sızı Kaldı bizim yaylalar Kutlu köyüne.
YAŞAMA BAKIŞ - 21/03/2015
Aştım koskoca daağları Geçtim ovaları
İSLAMOFOBİ VE DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ-1- - 04/02/2015
Charli Ebdo baskını ile Medeniyetler çatışması ve İSLAMOFOBİ yeniden ısıtılarak toplumun önüne servis edildi.Temcit pilavı gibi ısıt ısıt ye.Tabii yersen.
 Devamı
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi1
Bugün Toplam17
Toplam Ziyaret331291
Saat
Hava Durumu
AlışSatış
Dolar32.142532.2713
Euro34.804134.9436