• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/pages/Karsniya-KAPI-K%C3%96Y%C3%9C/387816791306924?fref=ts
  • https://twitter.com/karsniyali
    • 6. Acı Su ve Yayla Festivalinden
    • Kışlalarımız (Yaylalar)
    • Oktay AKPINAR'ın arşivinden
    • Yasak'dan
    • Panteb'dan
    • Sözü olan erlerin meydanı "Cami Kapısı"
    • Kürdevanın eteğinde "Karsniya Koyunları"
    • Muhtarımızın
    • Festivalimizden 2019
    • Karsniya'da Kış
    • Ertuğrul AKPINAR arşivinden
    • Cami Kapısı Sohpetlerinden
    • Şifa kaynağımız "ÇERMİK"
    • Camimiz
    • Alettebler
    • Karsniyaspor Antrenmanda

Atanur BAYRAKTAR

           

                   ÇOK BEKLETTİM YA SABIR

       Yazacağım şeyler sadece benim bakış açımdır. Paylaşılan yazıları bir okuyucu olarak okumak ve ne anladığımı ifade etme biçimidir.Madem yazdığım yorum beğenilmemiş. El insaf diyerek bir iki cumle söylemek isterim. 

       Bizler en zor şartlar  içerisinde hayata gözlerini açmış zorluk ve yokluklar içerisinde yaşam mücadelesi vermiş bir yörenin bireyleriyiz.Hayata gözlerimizi açtığımızda ilk duyduğumuz yada kulağımıza fısıldanan  imamın veya kendisini imam vekili tayin edip bize seslendirdikleri söylem veya nidalar olmuştur.

       Oturup konuştuğumuz, oyunlar oynadığımız yerlerdeki şakalaşmalarımızda,anlattığımız fıkralarda ve ufak kavgalarımızda aklımıza gelen ilk küçültücü söz '' Başka millet veya ırk'dan olanlar için'' bizlere öğretilmeden bilinç altına yerleştirdiğimiz  Argo söcıukleri sıralarız.Bizlere öğretilmeden büyüklerimizden edindiğimiz bu söylemler  anlamadan bilmeden ne kadar kin ve nefretle büyüdüğümüzün göstergesi değilmidir.Bizlere bu  öğretilenler onur kırıcı insanlık suçu değilmidir. Bu tarihimizle ilgili hoş olmayan gerçekler söylenmeye başlanıldığında savunma refleksleri devreye giriyor diye düşünüyorum..  

       Anlaşılıyorki okuduklarımızın geçmiş tarihimizde ne anlatıldığı değil ne anladığımızdır.Gerçeklere göre değil bize öğretilenlere göre anlam veriyor savunuyoruz.

        Konuşmaya,anlatmaya çalıştığımız şey sadece dersim değildir.Bir bölgede yaşayanların geçmişten günümüze kadarki yaşam mücadelesinin evreleridir.

       Kadın ve çocuklara yapılan uygulamalar kabul edilemez diyorsunuz.GAZ bombaları, CAZ bombaları atıldı diyorsunuz   Bunlar yapılmıştır ama yapılmasaydı iyi olurdu diyorsunuz Ne demek Ne demek yapılmasaydı olmasaydı.Bunların olmaması gerektiğini söylüyoruz , Hele kimliğinden ve inancından dolayı birileri yok ediliyor ve buna çeşitli bahaneler uydurularak savunuluyorsa doğru bulmuyorum kabul etmiyorum kabüllenilmesini, sahiplenilmesini bir aydınım ilericiyim diyenlerede yakıştıramıyorum.

     Evet bu meseleler  hakkında pek çok araştırmacı yazar,düşünürlerimiz vardır.Medyada bir çoğunu dinliyoruz sağlamkanatlar, kırıkkanatlar hatta yetmez ama evet diyen pek çok aydın yazarlarımız vardır

       Denen şudur. O bölgede yaşayayan insanların etnik yapısı,siyasal düşüncesi ve inançları nedeni ile imha edildiler ve yerlerinden yurtlarından Yurdumun dört bir tarafına dağıtıldılar bir daha bir araya gelmesinler diye sürüldüler.

         ASIL MESELE : İsyan olsada olmasada ne fark eder. Binlerce masum Kürt-Alevi yurttaş kadınlarıyla  çocuklarıyla imha edildiler . ASLOLAN BUDUR 11.02.2014

                                                                             Atanur BAYRAKTAR

                                                                                       imza 

 

 

Yukarı Yaylalara Gittik

   Çocukluk yıllarımızda yapmak istediğimiz hayallerimiz olmuştur. Çocukluk vegençlik yıllarımızı geçirdiğimiz yaşadığımız toprakların. Her mevsimi ayrı bir heyecan verir bizlere. Mesela okulların tatile girdiği dönemlerde harmanlar dediğimiz yerde (bizlerin top sahası)  top oynamak bizim için çok önemli bir durumdu.

        ilkbahar  geldiği zaman yaylalara çıkma telaşı  başlardı. Mal-Davar ,Koyun-kuzu Büyük-Küçük,Çoluk-Çocuk sevinçle telaşla yayla yollarına düşerdik.Aşağı yaylalar bizler için çok fazla birşeyleri ifade etmezdi. Ama Yukarı yaylalar söz konusu olduğu zaman durum farklıidi(1970yıllar) Hepimizi bir heyecan sarar O zamanki gençlik yukarı yaylalara ayrı sempati ile bakardı mesela Dana gölü 8 ile 10 yaş guruplarının yüzme havuzu idi.Tuz gölü  Danagölünden dahabüyük  ( sonradan yapıldı) 10-15 yaş gurubu yüzme havuzuidi. Ağgöl gençlerin hayalindeki denizdi. Her gencin Ağgöl ile ilgili bir anısı vardır anlatmakla bitiremez.

    Ağgöl başka bir heyecandır bizler için, yüzmeyi bilenler –bilmeyenler hava soğukmuş sıcakmış pek ilgilendirmezdi. bir an önce ona gitmek onun o masmavi suyu ile kucaklaşmak gelirdi içimizden. Ağgölde yüzmek için evden çıktığımızda bahar kuzuları gibi sıçraya zıplaya açmışız tokmuşuz pek fark etmezdi ona bir an önce kavuşmak için koşarak giderdik. Çok uzak olmamasına rağmen. ağgölün sırtı dediğimiz yerden onu gördüğümüz o anları halâ unutamam. Başka bir heycandır o . Hani insanın içi gıcıklanır ya onun gibi bir şey, içimiz gıcıklanırdı. Ağgölün yanına varmadan elbiselerimizi çok hızlı bir şekilde çıkarır ağgölün kıyısına hazır vaziyette inmiş olurduk. Onun o sıcak  kucağına bırakırdık kendimizi bizleri ana kucağı gibi sevgiyle sarardı, okşardık sarılırdık birbirimize hiç ayrılmayalım diye.

      Ama hayat bu, öyle olmadı ayırdılar bizleri birbirimizden, ayrılmak zorunda bırakıldık. Biz o topraklarda doğduk o topraklarda büyüdük ama memleketin çok uzak yerlerinde hayatlarımızı sürdürmek zorunda kaldık.Uzun zaman doğduğumuz yurdumuzdan topraklarımızdan uzakta kaldık. ancak her nefes aldığımızda o topraklarımızın anısıyla yaşadık ve o toprakları özlemle yad ettik.

      Otuz-Kırk sene önceki heyecanı yaşadık 2013’ün ağustosunda. yukarı yaylalara gitmeye karar verdik. Gitmeye kararverdiğimizde nekadar heyecanlandığımızı anlatamam.

      Yukarı yaylalara gitmek için bir gün önceden hazırlıklarımızı ve programımızı yaptık. Ertesi sabah saat 6.55 te bizim harmanın yanında toplandık.

      Köyden çıkmadan önce hava bulutluydu ama gitmek için çok kararlıydık Yukarı Mahalledeki Kürünun yanından yola koyulduk. Hulusi ışık dayının evinin önünden geçerek yukarıya doğru rahmetli Osman gündüz ‘ün evinin üzerinden nakoravın yokuşunu yavaş adımlarla çıktık. Nakoravdaki Köy suyunun homurdanarak akan suyunun sesiyle Arif ağanın meşhur nakorav çayırının içinden yürüyerek beberakanep boğazına ulaştık.Hava serin olmasına rağmen yürürken biraz ter basıyor nefes alışlarımız hızlanıyordu. Daha başlangıçta yorulmalar hisedilir gibi oluyor ama geriye dönüş yoktu bu saatten sonra, Beberakanepten aşağı yayla yoluna ulaşıyoruz yaylaya giden yol ile devam ediyor hem muhabbet ediyoruz hem güle eğlene Orman içinde yürüyor Callitavi geçiyor Didğalenin boğazına varıyoruz.Rotamız didğalenin boğazından Aşağı yayla yolundan değilde Aşşağı büyükdüze giden yoldan devam ediyor Büyükdüze varıyor oradan yukarı büyük düze çıkıyoruz..Yürüyüşümüze Yukarıbüyükdüzün alt kısmındaki Çamlıkta beş dakika mola verdikten sonra  çermik boğazı,  kullenin sırtı, çavdarlı köyünün yerinden çiçkarlıya doğru ilerliyoruz . Çıçkarlıdan yukarısı gözükmüyor hava puslu biraz. Olsun diyor yürümeye devam ediyoruz. Çiçkarlinin suyuna vardığımızda pus bizi karşıladı oradan yukarı bize eşlik etmeye başladı tam diyalog kuramadık onunla biraz uzak durmaya çalıştık (pus : yaylalarda her zaman olan nem yüklü su buharıdır) çünkü arkadaşlar ile aramıza girmeye çalışıyor az uzaklaştığımız zaman birbirimizi göremiyorduk. kesiktaşın sırtına kadar pus bize eşlik etti hafif rüzgar esmeye başlamıştı ki pus yanımızdan yavaşça havalanarak ayrıldı. Kesiktaştan öteye yürümeye başladığımızdan itibaren ayaklarımız kendiliğinden bedenimizle çok organize ve uyumlu bir biçimde gittikçe hızlanmay başladığını hissediyoruz. Yürürken konuşuyor gülüyor kimi  anılarını,kimi fıkra vs.anlatarak güle oynaya yola devam ederek göreşetin öküz ağılının üzerine geldiğimizi görüyoruz. Beş dakika su ve yemek molası veriyor sonra tekrar çok zaman kaybetmeden yola devam diyoruz. Yolumuza göreşetin oküz ağılının üzerinden patika yolla yürüyerek göreşetin yukarı yaylalarına varıyoruz.Yaylaların arasından geçerek Bizim yukarı yaylaların meşhur Ark yoluna girerek  tek sıra halinde yürümeye devam ediyoruz yaylalara doğru yaklaştıkça grubumuzda bir sessizlık ve bir hüzünlenme olduğu anlaşılıyor kimse pek konuşmuyor. Hayalimizdki şey yaylaların sırtına varıp  (urataşına) neneler bizi gördüğünde köyden kimseler geliyor diye birbirlerine bağırıp kız kimdir o gelenler bak bakalım tanıyacakmısın konuşmaları kulaklarımızda çınlar gibi ama O  sesler yoktu . Ura taşının sırtına vardığımızda manzara herkesin görmek istediği gibi değil görmek istemediği bir manzara vardı. Hepimiz yere çoktük ve birbirimize bakmaya başladık. önceleri bizim yaşadığımız gezdiğimiz yaylalar bumu diye hayıflandık ve duygulandık.Baktık bizi bekleyen ne şaşort neneler var, nede yaylalarda oynayan çocuklar, nede otlayan kuzular. Yavaşça URA taşından aşağıya koyun ağıllarının üzerinden dereye doğru iniyoruz.Dereden akan suyu geçerek Alim arslan’ın yaylasının yanına varıyoruz.ondan başka yayla yok. Yukarı yaylaların bekçisi olarak sadece onu bırakmış köyümüz büyükleri sanki. Kalan tek yayla oEtrafından dolanıp yürüyeceğimiz istikametten su sesi duyuyoruz ona doğru yürümeye başlıyor yanına varıp oluktan akan buz gibi soğuk o kadarda lezzetli küründen akan suya ağzımızı vererek kana kana içiyoruz.Akan suyun etrafına dağılarak oturuyor çevreye göz gezdiriyoruz. Her yer tanıdık ama sanki o taşlar o topraklar o güzel yerlerin boynu bükük yetim gibi durduğunu farkediyor hüzün kaplıyor içimizi.                                                                                           

    Rotamızı baştan koymuştuk Yukarıyaylalardan sonraki durağımız Ağgöldü.Ağgöle gitmek için kalkıyoruz isteksiz ve moralsiz bir biçimde hareketleniyoruz. Yaylalrın düzünü yavaşça geçiyor Dana gölüne varıyoruz.(Danagölü küçük su birikintisi) dana gölünden eser yok çim saha görünümüne bürünmüş çocuklara küsmüş gibi halinden hiç memnun değilmiş gibi duruyor. Dana gölünden dereye doğru iniyor Nalebiçoç’tan gelen suyu geçiyoruz. Dereyi  geçen koşar adım gitmeye başlıyor hızlı bir şekilde Ağgölün sırtına varıp onu görmek onu selamlamak istiyor adeta. Daha sırta çıkarken önce Verğunalın yaylaları sonra büyük adanın bir kısmı,sonra  Bicanın ağılı derken Ağgölün tamamı yavaş yavaş gözükmeye başlıyor ve karataşı görüyoruz biraz beriye doğru o meşhur bizim küçük adamızı görüyoruz Ağgölün sırtının hakim tepesine geldiğimizde Ağgölün tamamını görüyor vayanasını diyerek birbirimize bakışıyoruz.

     Küçüklüğümüzden beri bizim sembol gölümüz ağgöl’e dokunmak için aşağıya doğru inmeye başlıyor  kimi dik  patika yolla kimi taşların etrafını dolanarak ağgölün yanına varıyoruz. Uzun yıllar birbirini görmeyen iki dost gibi nehaber falan der gibi onunla konuşmaya çalışıyor hasret gideriyoruz. Ama bizi daha fazla heyecanlandıracak şeyler görmeye başlıyoruz o an gözlerimize inanamıyoruz heyecanımız arttıkça artıyor. Eğiliyoruz bakıyoruz düzeliyoruz bakıyoruz hayretler içinde kalıyoruz. Ağgölün bize vereceği yeni heyecanı yaşamak için kollarımızı sıvıyoruz ….

BAŞLIYORUZ HAYAL BİLE EDEMEYECEĞİMİZ O MACERAYA .        

 

                                          Atanur BAYRAKTAR

                                              30.09.2013

 

 

 

 

 

 

 

 

       Yukarı yaylaya beraber arkadaşlık ettiğimiz dostlara teşekkürler.öyle bir günün heyecanını beraber paylaştığımız için çok memnunum.   

 Ağgöl grubu

-      Atanur Bayraktar                - Ertuğrul Akpınar

-      Nurhan Bayraktar               - Arzu Akpınar

-      Bülent Usta                        - Ebru Akpınar

-      Ergin Ust

-      Güler Usta

- Funda Usta

                                                               

 

 

   

 


Yorumlar - Yorum Yaz
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi1
Bugün Toplam19
Toplam Ziyaret330857
Saat
Hava Durumu
AlışSatış
Dolar32.222232.3513
Euro35.110935.2516