• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/pages/Karsniya-KAPI-K%C3%96Y%C3%9C/387816791306924?fref=ts
  • https://twitter.com/karsniyali
    • 6. Acı Su ve Yayla Festivalinden
    • Kışlalarımız (Yaylalar)
    • Oktay AKPINAR'ın arşivinden
    • Yasak'dan
    • Panteb'dan
    • Sözü olan erlerin meydanı "Cami Kapısı"
    • Kürdevanın eteğinde "Karsniya Koyunları"
    • Muhtarımızın
    • Festivalimizden 2019
    • Karsniya'da Kış
    • Ertuğrul AKPINAR arşivinden
    • Cami Kapısı Sohpetlerinden
    • Şifa kaynağımız "ÇERMİK"
    • Camimiz
    • Alettebler
    • Karsniyaspor Antrenmanda

Hayvancılık

                                        Köyümüzde yetiştirilen hayvanlar şunlardır:
1.Büyük baş hayvanlar
2.Küçükbaş hayvanlar
3.Kümes hayvanları
Büyük baş hayvanlar: Öküz, inek, manda, at, ailelerin önemli varlıkları olarak yer alırdı aile hayatında... Ailelerin ekonomik güçlerinin de göstergesi idiler aynı zamanda...
Öküzler; bir ailenin en önemli varlıklarından sayılırdı. Yiyeceğinin tümünü topraktan elde eden halkın öküz olmadan yaşaması neredeyse olanaksızdı. Toprağı pullukla, karasabanla sürer, otunu, sapını kızakla, kağnıyla taşır. Harmanı dövenle döver, kışlık odunu kağnıyla taşır, ya da boyundurukla sürükleyerek getirir, yaylanın eşyasını kağnıyla taşır. Daha birçok işi koşum hayvanı olan öküzlerin gücü ile yapardı.
Her ailenin en az bir çift öküzü olurdu. İki çift, bir kısım üç çift öküzü olan da olurdu. Kışın bakımına çok önem verilir, yazın ayrıca "öküz çobanı" tutulurdu. Öküzü hastalık veya her hangi bir nedenle ölen aile için boyunduruğu yerde kaldı denirdi. Bu çok büyük bir anlam ifade ederdi. Yukarıda saydığımız işlerin hiç birini yapamayacak anlamı taşırdı aile için...
At: Gücünden yararlandığımız hayvanlar içinde en önemli ikinci yere sahip olan hayvan da at idi... Aile hayatında vazgeçilmez bir öneme sahipti. At hem ulaşımda hem de yük taşımada kullanılırdı. Köyden köye, köyden şehre, köyden yaylaya ve daha birçok işte yük taşıma ve ulaşım aracı olarak hemen her ailenin bir atı vardı. Yazın köyün atlarına da çoban tutulurdu. Atı olmayan aileler de olanlardan yararlanırdı.
İnekler, mandalar; Süt ve süt ürünleri için beslenen hayvanlardı. Ayrıca yavruları beslenir, büyütülür, belli bir yaşa geldikten sonra satılarak evin ihtiyaçları için kaynak yaratılırdı. Bir taraftan da yaşlanan ineklerin yerini alırlardı. Yine erkek buzağılar büyütülerek yaşlanan öküzler satılınca onların yerlerini alırlardı. Mandaların yavrularına yerel dilde, kotik veya gedek denirdi.
Küçükbaş hayvanlar; Koyunlar: Ve Yaylacılık:
Koyunlar, ev ekonomisine para olarak, süt ve süt ürünleri olarak, yün ve yünden yapılan ürünler olarak "yatak, yastık, kilim, cecim, elbiselik kumaş, çorap, heybe, çuval, ip gibi..." katkıları büyük olan hayvanlardır. Her güzün; yılın erkek kuzuları satılır, aile bütçesine katkı olurdu. Dişiler de yaşlı koyunların yerini alırdı, damızlık olarak... Onun için koyun yetiştiriciliğine oldukça önem verilirdi. Kışın yenilecek olan tüm ağartı yukarı yaylada biriktirilir, kış hazırlığı yapılırdı. Tereyağları yağ kutularına, peynirler toprak güveçlere, lorlar, ağaç küleklere depolanırdı. Yayla inerken de ağırlık adı altında atlarla; semerli atların iki yanına tay sepeti denilen yatık örülmüş sepetlerle ve kağnı arabaları ile köye taşınırdı.
Ekonomik hayatın bir yarısı toprağa bağlı tarım ise diğer yarısı hayvancılıktı. Kasap, bakkal, manav, dükkân, günlük hayatımızı çok az ilgilendiren kavramlardı. Çünkü herkes kendi yetiştirdiği ile yetiniyordu. Yani çok büyük bir oranda kendi kendine yeten içe kapalı bir toplumsal hayat yaşanıyordu.
Hayvanları hem sıcaktan korumak için hem de ekim zamanından hasat zamanına kadar araziden uzak tutmak için yaylacılık yapılırdı. Yaylacılık iki aşamadan oluşurdu. İlk önce kışlaya çıkılırdı. Köyden araziden biraz uzak ama hayvanları sağıp bakımlarını yaptıktan sonra köye gelecek kadar yakınlıkta kışlalarımız vardı.
Çobanlar:
Hayvanlara kışın herkes kendi bakar, yazın yaylaya çıkınca öküzlere öküz çobanı, ineklere, tosunlara, düvelere birlikte, Nahır Çobanı, koyunlara ayrı, atlara ayrı çoban tutulurdu. Kuzuları ya her evin kendi çocuğu otlatırdı. Yoksa da yine çoban tutulurdu. Çobanlar bazı hayvanları kışa kadar bazılarını ise güze kadar bakmak zorunda idiler. Bakma zamanı ile ilgili yapılan sözleşmeye "kesim" kesme, çoban tutma denirdi. Çobanlar haklarını ister nakit ister buğday olarak da alabilirdi. Ancak hakkını son güzde toplamak zorunda idiler. Çünkü kesim öyle kesilirdi.

Kışlalar:
Hem ilkbaharda hem de son baharda hayvanları araziden yalıtmak için düşünülmüş yaylacılığın ilk ve son aşamasıydı. İlkbaharda bir ay kadar kışlalarda kaldıktan sonra "yukarı ki" yaylaya çıkılır, en az iki ayda orada kalınırdı.
En unutulmaz geleneklerimizden olan pancarcı Şenlikleri de "yukarı ki" yaylanın ikinci ayında düzenlenirdi. Yukarı ki yaylada en az iki ay tamamlandıktan sonra, köyde hasat mevsimi bitmişse, doğrudan köye, eğer bitmemişse de tekrar kışlalara, "aşşağki yaylaya" inilir, hasat bitinceye kadarda orda kalınırdı.
Yaylada bir günlük hayat:
Sabah erkenden ahıra inen nineler hayvanların altını temizledikten sonra ineklerini sağar, hayvanları çobana kattıktan sonra, ineklerin sütlerini makineye vurur, kaymağını kaymak küleğine sulu kısmı peynirlik dediğimiz küleğe depoladıktan sonra ahıra iner hayvanların altlarını temizler, buzağıları otlağa bırakırdı. O arada koyun çobanları koyunları kuşluğa getirirdi. Koyunların sağımını da gerçekleştirip koyun sütlerine aynı işlem yapıldıktan sonra nenelerin işi bitmiştir akşam sağımına kadar. Artık ortak oturma yerlerine toplanır birlikte sohbet ederlerdi. İki üç saat kadar hayatı ve duyguları paylaştıktan sonra çobanlara akşam yemeği hazırlamak, akşam sütlerini sağmak üzere tekrar herkes evine giderdi.
Hayvan adları:
********************* İneklerin adları:
Deli kız, dövlet, fincan, karakız, sarikız Nazlı, yıldız, nergis, sedef, gülistan, dağıstan, bağdagül, destegül, darçın, gögarçin
********************** Öküzlerin adları:
Alagöz, karagöz Altun, comart, kınal, maral, zorba , mor kan, Tumbul , Zeytun Elvan, Nişko.
********************* Koyunlar;
Kalekoyun, kura koyun, şapri koyun, alakoyun, deli koyun,
Koç katımı
**********************Köpeklerin adları:
Alabaş, karabaş, keleş, yeriş, muro, zalım, kollo.
Yukarı Yaylada otlakların mevki adları;
Ağ gölün Sırtları, Dana Gölü, Kına Taşı. Ura taşı, Sakreve, Okuz Kohi, Tuzluk, Tuzluğun Bayırı. Nalebi Çoç, Nalebi Çoçun Bayırı. Çançağ, Nasarvela. Karataş, Tozli, Tozlinın Bayırı, Tozlunun Suyu. Karagöl...
Koyun bekleme:
Gece sabaha kadar açık alanda yatırılan koyunlar çobanlar tarafından beklenirdi. Bir tarafta çobanların yattığı yerin önünde ateş yakılır, bir tarafta çoban köpekleri bağlanırdı. Amaç gece kurt gibi yabani hayvanlardan sürüyü korumaktı. Bir de koyunların boğazına zil takılırdı. Gece ürkme olursa zil sesine çoban uyanabilsin diye... Bir de "tango" denen daha iri ve daha tok bir ses çıkaran çıngıraklar takılırdı hayvanların boynuna...
Kümes Hayvanları:
Daha çok tavuk beslenirdi. Eti ve yumurtası için... 1970li yıllara kadar hatırı sayılır kadar kaz da yetiştirilirdi. Daha çok etinden yaralanmak için...
Bir öykücük:
"Çobanlar, Gogol ve Ecevit:"
*Son zamanlarda, köy halkı yoğun bir şekilde okumaya ve okutmaya yönelince; Ortaokul ve liselerde okuyan gençlerde çobanlık yapmak zorunda kalıyorlardı. Herkes okuyordu çünkü.
*Ecevit 1977 seçimlerinde seçim propagandası için Bilbilan yaylası üzerinden Artvin'den
Kars'a giderken yol üzerinde sürüler vardır. Çok sayıda çobanı bir arada görür. Ve oldukça dikkat çekmektedirler. İner arabasından. Onlarla sohbet eder bir süre... Çobanların ellerinde Gogol, Dostoyevski, Fakir Baykurt gibi ünlü yazarların kitaplarını görünce sohbeti biraz daha uzatır. Ve ayrılırlar...
Ayrıldıktan sonra da unutulmayan o ünlü sözünü o yolculukta söyler etrafındakilere;
Sosyal uyanış ekonomik gelişmenin önünde gidiyor. Çok çalışmamız gerek" der.
(*Söz konusu yol; Kars-Artvin Şosesidir. Rus İşgali yıllarında Ruslar tarafından yapılmıştır. Bilindiği gibi Kars; Artvin ve Ardahan yaklaşık 45 yıl Rus işgali altında kalmıştır. O gün bu gün o yol üzerinde bir iyileştirme, onarma çalışması yapılmamıştır. Hatta bu yolla ilgili bir fıkra da internette dolaşmaktadır. Fıkra şöyle: Kars'ın kurtuluş yıldönümlerinden birinde yaşlı bir Karslıya sorarlar; Dede; Rus işgali ile ilgili neler söylemek istersin?
Oğul Rus işgalinden kurtulmamız çok iyi oldu. Ancak elimden gelse gidip onlara sormak isterim: derim ki bunca yıl oldu bu şoseyi yaptınız. İnsan arada bir gelip sormaz mı yaptığımız bu yol ne oldu diye. Her halde içler acısı durumunu görmek istemiyorlar.)

     

        Necat BAYRAKTAR

Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi1
Bugün Toplam23
Toplam Ziyaret330861
Saat
Hava Durumu
AlışSatış
Dolar32.222232.3513
Euro35.110935.2516