Sobada yanan çam odunlarının çatısı ve mis gibi çıra kokusu ile uyandım.Daha şafak sökmemişti.Ev iyice ısınınca babamı çağırdı annem."Kalk herif bugün namaz kılmak niyetin varsa.Köksal'da yolcudur bugün. Akşamdan biraz hamur yoğurdum. Son bir defa daha sıcak sıcak yesin oğlan." Bu cümle tamamlanmadan sesinin titrediğini fark ediyorum.Peştamalının ucuyla gözünde biriken gözyaşlarını rahatça siliyor,kimsenin görmediğini zannederek.Babam yatağından doğrulup üstünü giyiniyor.Anemin ocak başına koyduğu leğenin başına geçiyor. Abdestini alıp namaza duruyor. Yarı sesli kamet getirişini,namaza niyetlenişini duyuyorum.Ettehiyata oturup selam verişini izliyorum yataktan. Hemen selamın ardından Eğuzubilahi çekerek " Allahula................. diye hayli uzun bir sureyi ezbere okuyor.Tüm kalbi ,beyni sesine en yanık havasını vererek okuyor.Banada ne olduğunu anlamadığım bir huzur veriyordu.Nihayet tüm aile kalkıyoruz yataktan. Ablalarım evi yatakları topluyorlar.Sofra hazır. Annem bişi pişirmiş, çayı demlemiş. Sabah kahvaltısı yapıyoruz. Annem hala ocak başında bişi pişiriyor. Herkese teker teker tavadan çıkan sıcak bişi ikram ediyor. Kapı çalınıyor. Açıyoruz ifaket nene;gözleri yaşlı burnunun ucu ve yanakları soğuktan kıp kırmızı. "Nebo Baci Necat çıktı.Babamgile Allaha ısmarladık diyecek, acela edin hava çok soğuk , yolda bekletmiyelim. "Ifaket baci allahıni seversen iki lokma al sıcak sıcak " diyor.Tavadan çıkardığı sıcak bişiyi uzatıyor."Kusura bakma Nebo bacı ben bizim evde bile yiyemedim. Hiç iştahım yok." derken leçeginin ucuyla gözlerinden çıkan iki damla gözyaşını siliyordu. Evden çıktık. Komşular evlerinin önüne çıkmış bizi uğurlamaya.Büyüklerin ellerini, diğerleri ile sarılarak öpüşüyoruz. Necat İbrahim dede Nigar nene tüm ev halkı kapının önünde. Herkesle vedalaşıp yola devam ediyoruz. Yaşlılar evlerine giriyor.Genç olanlar Sıddık amcaların mereğin arkasına kadar geliyorlar. Muharrem Demirci, Lutfi amca Saniye nene orada bizi bekliyorlar. Orada görüşerek dualarla uğurlanıyoruz. Trabzon öğretmen okulunda okurken karne tatilini geçirmek üzere üçümüz beraber yine köye gelmiştik. Şimdi şubat yarıyıl tatili bitti.Okula dönuyoruz.Kar çok yağmıştı o yıl.Uzun çayırdan yayan yolu bile yoktu.Samskara indik.Araba yolu kapalıydı.Yayan Anagert'ten dolaşarak tek mezarı çayırlarına çıktık.Çayırların ortasındaki pınarın başında çıkılarımızı açarak ayaküstü bir şeyler atıştırdık. Tekmezarı tam tepeye çıkılacak dik bir yokuş vardı.Yukardan inenler dik olarak inmiş büyük basamaklar oluşmuştu kardan. Yukarıya doğru çıkmak hayli zor oldu.Zaman zaman bir yardımlaşarak zirveye vardık.Bica'ya doğru indiğimizde yürüyüş daha zorlaştı.Hava ısındığı için yollardaki karlar gevşemiş,batıyorduk.Herkes dizlerimize kadar ıslanmıştık.Bica'dan aşağı çamur deryasına düştük.Nihayet Basa masalahet'in yamaçlarından Ardanuç'a doğru yaklaştık.Hepimiz bitmiştik yorgunluktan.Yürümüyor ayaklarımızı sürüyorduk adeta.Ardanuç, tarihi Gevhernik kalesi önümüzde beyaz yorganını örtünmüş.Siyah görülen Ardanuç'tan çıkıp kıvrılarak Naldöken'e tırmanan şoseye bakıyor herkes. Cehennem Deresinin ordan bir taksi aşifte kıvraklığı ile tekerleri dönerek değil adeta kayarak geliyor yol boyunca.içimden düşünüyorum.Dünyanın en mutlu insanı olmalı o arabanın içindeki adam.Pencereleri kapatmıştır muhakkak, rüzgar göğsündengirip iliklerine kadar işlemiyordur.Ayakları da ıslak değildir dizlerine kadar.Yumuşak koltuğunda otururken rahat rahat bitkin olması söz konusu olamaz.Valizini bagajına koymuştur, omuzlarıda ağırmıyordur. Muharrem Demirci "Bence dünyanın en mutlu insani su taksideki adamdir." demesiyle daldığım hayalden uyanmıştım. Herkes aynı şeyi düşünüyordu.Bu meseleyi konuşarak şoseye çıktık. Araba geldi . Yanımızda durdu selamlaştık. -Nereye gençler böyle? Cevabı amcaoğlu Necat verdi hepimiz adına. -Biz Trabzon da okuyoruz.Bu akşam Ardanuç'ta misafir olmayı düşünüyoruz akrabaların yanında.Yarın belediye otobüsü ile Artvin'e gideceğiz. Oradanda Trabzon'a. -EEE bugün ben sizi götürsem gelir misiniz Artvin'e?Herkes çok yorgundu. Konuşacak hal bile kalmamıştı. Hepimiz Necata baktık. Hazır başlamşken devam et dercesine. Necat devam etti konuşmasına: -Bak ağabey,biz öğrenciyiz, az bir okul harçlığımız var hepimizin cebinde. Onuda taksilere binerek harcayamayız. Hepimiz onaylamıştık baş işaretimizle. Adam: -Be sizi belediye otobüsü fiyatına götüreceğim.Artvin’den yolcu getirdim.Boş dönüyorum. Araba bir arkadaşın. Birkaç litre benzin parası çıkarsa hem sizde böylece Artvin’e gitmiş olursunuz. Belediye otobüsü 150 kuruş tu o zaman Ardanuç'tan Artvin'e gitmek. Kabul ettik hemen.Elimizdeki çantalarımızı bagaja koyduktan sonra taksiye bindik. OOOOOOOOOOhhh. Dünya varmış. Her tarafımız hışır olmuş.Rahat ettik.Bir süre sonra camlar buğulandı.Üst başımız kurumaya başlamıştı. Konuşarak Artvin’e vardık .Hepimiz çok mutluyduk. Artvin'de köylülerimizi bulduk.Hüseyin Akpınar, Hilmi Aslan(Helim) beraber bir ev ( yada bir evde bir oda) kiralamışlar beraber kalıyorlardı.Akşam yemeğine bir şeyler hazırladılar beraber yedik.Sinemaya gittik hep beraber o akşam.Sinema çıkısı bütün yorgunluğumuzu bile unutmuştuk. Ben Hüseyinle ayni yatakta yattım.Muharrem köylüm Helim’in yatağını paylaştı. Amcamoğlu Necat Bacanağım İsmail Akpınar (dayısı) ile değirmen Palas'a gittiler yatmak için.Yattıktan sonra bir süre de yatakta sohbet ettik. Sonrada derin ve huzurlu bir uykuya yattığımızı anımsıyorum. Koksal Bayraktar 31 -03-2009 CHAVANOZ- FRASA DİĞER YAZILARI İÇİN TIKLAYINIZ